Prolog (ya da İ.Ö. – intihardan önce – 365 civarı):
“Tabağında safra bırakma” derdi babam, “sonra arkandan kovalar”.
Ergenliğimde kusup hasıraltı ettiğim bütün uzun metraj intiharlar
Harman bir esrarkeşin ayarsız adımları gibi
Yahut
Kasabanın orta yerinde sendeleyen serseri çalılar gibi
Dağınık, gibi keyfi
Ve chill-out’un helalarına musallat olmuş eflatun bok sinekleri
Gibi yağlı, gibi kirli
Desibel başına geometrik artan yüksek çığ atakları
Gibi ağır, gibi sinsi
Başımdan aşağı, tenimin boyasını söke kazıya
Çeyrek asra kapattığım sükûttan perdeyi söke yırta
İniyor;
Bir kadeh siyanürde ıslatılıp arsenikle tütsülenmiş bir dil
Beynimin tüm kıvrımlarında dolaşmış
Çatallanan yol ağızlarına zaman ayarlı bombalar kuruyor
İlk yetişkinliği üç geçe, suikasta bir kala
Hatırlamaya başlıyorum…
Zaman Kipi Kürtajı (ya da O noktası)
I.
“Çünkü dün geceki müşterim babamdı” deyip güneşin mezarına duran ayçiçekleri gibi döküyor yüzünü. O an griyle sarı hemhal oluyor; uzun ve derin çatlaklar gelip yerleşiyor dudaklarının etrafına. Öyle ki uzanıp öpecek oluyorum onları, kokusu vuruyor karanlığının, ışığa dönüp dişlerimi sıkıyorum. Jilet vuruyor güneş bileklerine, iki dağın arasına sığınmış, kanıyor. “Bak akşam oluyor” diye döndüğümde buluyorum onu; jilet vurmuş bileklerine, yığılmış köşesine yatağının, yatıyor.
Gözlerimi açtığımda banyodaydım (ki yaşasaydım düğüm olup bileklerine dolanırdım); ve çüküm zangır zangır titriyor.
II.
“Çünkü dün gece bir çocuğu öldürdüm” deyip tehlikeli bir yaprağı söker gibi takvimden, söküp atıyor omzundaki rütbeleri. O an griyle haki hemhal oluyor; kısa ve taze hayatlar gelip yerleşiyor omuzlarına. Öyle ki uzanıp tutacak oluyorum ellerini, kokusu vuruyor bombaların, geceye dönüp düşlerimi sıkıyorum. Bir çekirge sürüsü başlıyor demlenmeye; şarkı söyleyip gülüşüyorlar. “Bak savaş bitiyor” diye döndüğümde buluyorum onu; silah sıkmış çenesine, kapının ağzına devrilmiş, hırlıyor.
Gözlerimi açtığımda çocuk parkındaydım (ki yaşasaydım tutukluk olup silahına yuvalanırdım); ve eklemlerim zangır zangır titriyor.
III.
“Çünkü annem artık emzirmiyor” deyip gözyaşı saklar gibi sevgiliden, süpürüveriyor ibneliğini halının altına. O an griyle pembe hemhal oluyor; kırış kırış elleriyle anneler gelip yerleşiyor göz pınarlarına. Öyle ki uzanıp yatacak oluyorum dizlerine, kokusu vuruyor ekşi sütlerinin, odama dönüp Placebo takıyorum. Sıcak kek kokusu yükseliyor mutfaktan, kapı altlarından anal’etik odalara sızıyor. “Bak annen bağışlıyor” diye döndüğümde buluyorum onu; valium doldurmuş midesine, dağılmış üzerine beşiğinin, sararıyor.
Gözlerimi açtığımda kuvözdeydim (ki yaşasaydım bulantı olup midesine dolardım); ve ciğerlerim zangır zangır titriyor.
IV.
“Çünkü kan sıçradı suratıma” deyip kaçırır gibi yavrusunu bir aç sırtlandan, sırtını dönüp tek nefeste çekiyor poşetindeki sanrıyı. O an griyle beyaz hemhal oluyor; nemli nilüferler gelip yerleşiyor yanaklarına. Öyle ki uzanıp dokunacak oluyorum yapraklarına, kokusu vuruyor baba boğazında saplı kalmış bir çakının, duvara dönüp saatleri sarıyorum. “Bak yelkovan tekliyor” diye döndüğümde buluyorum onu; gaz yağıyla temizlemiş kirini pasını, paçasında geveze bir kibrit çöpü, vücudu alev alıyor.
Gözlerimi açtığımda göz altındaydım (ki yaşasaydım sağanak olup üzerine yağardım); ve göz altlarım zangır zangır titriyor.
Epilog (ya da İ.S. herhangi bir dakika)
“Tabağında safra bırakma” derdi babam, “sonra arkandan kovalar”.
Ancak, safrasını yemeyip tabağının tecavüzüne uğrayanlar
Ufak bir ayrıntının (ki şeytan dahi benden sonra keşfetmiştir)
Farkına vardılar.
“Kozmosta Bugün” gazetesi (ki bir adet basılır, tek okuru Tanrıdır)
İkinci sayfadan dördüncüsüne atlar.
İşte bundandır cüzzamlıların büyük ısrarı
Her ne sıklıkla uzatırsa uzatsın sıcak elini intihar
Sıradaki baskıya yetişip Kozmosun güncesine bir üçüncü sayfa sıkıştırmadan
Ve bir de bütün martıları tıka basa doyurmadan
Gitmediler henüz, gitmeyecekler.
Gitmiyorlar…
GIPHY App Key not set. Please check settings