Bir pencere kenarında başladı her şey.
Bir pencere kenarında sonlandı.
Doğumum ve ölümüm pencere kenarındaydı.
Saksıdaki bir papatya gibi belki.
Belki üşümüş bir kırlangıç,
Yolunu kaybetmiş bir kar tanesi,
Cama öfkeyle çarpan bir yağmur damlası belki de…
Bir pencere kenarındaydım.
Gökyüzündeki yıldızlar parlayabildikleri kadar parlıyorlardı,
Son güçleriyle.
Hava o kadar karartmıştı kendini.
Her yer duman kaplı, her nefes yakıyordu.
Kafamı kaldırıp gökyüzüne bakıyordum.
Bir pencere kenarında doğuyordum.
Bir yıldıza odaklanıyordu gözlerim, istemsiz.
Bir yıldıza dalıyordum.
Henüz erkendi, biliyordum.
Ama tutamıyordum içimde.
Bir pencere kenarında ağlıyordum.
Döküyordum, içimde neyi susturmak zorunda kaldıysam.
Sesi bastırılmış çığlıklar,
Alev almış ormanlar,
Belli belirsiz sesler…
Neye susmak zorunda kaldıysam ona ağlıyordum.
Bir pencere kenarında dağılıyordum.
İçime attıklarımı düşünüyordum.
Düşünemiyor, düşünmek istemiyordum.
İçime atıp susmaya devam etmek yerine,
Gözlerimden akıtıp bırakıyordum hepsini
Zifiri geceye.
Bir pencere kenarında batıyordum.
Sahi ne çok ağlıyordum.
Hepsi içimde birikmiş meğer
Biriktirdiğim ne varsa ağlıyordum.
Öyle geliyordu ki
Tüm dünya sel altında,
Ben de bu koca dünyanın altında kalacaktım.
Bana öyle geliyordu ki
Kendi gözyaşlarımda boğulup ölecektim o an.
Bir pencere kenarında ölüyordum.
Yazar olmak için kaydolabilirsiniz. Yeni Gönderi Oluştur
kaleminize sağlık🙂