Çorum’da bugün ud yapımcısı Halim Usta ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.1949 Çorum doğumlu olan Halim Özbakar, hayatının 18 yılını bu işe adamış ve hala daha bu işi devam ettirmektir. Kendisi ilkokul mezunu, bu alanda hiç eğitim almamış ancak Türkiye’nin en iyi ud yapımcılarından biri
Elif Ayşe Kapar: Ud eskidikçe sesi güzelleşir diyorlar, doğru mu?
Halim Özbakar: Tabii. Tropikal ağaçlar genelde çok sıkışık ağaçlardır. Devamlı kurur. Kurudukça udun sesi açılır. Tınısı yükselir. İlk yapılan ud zamanla daha güzel ses çıkarmaya başlar. 3-5 yıl sonra udun sesi oturur.
Elif Ayşe Kapar: Kaç çeşit ud vardır?
Halim Özbakar: İki çeşit ud vardır. Zenne ve Büyük ud. Zenne ud, bayanlar için olan ud çeşididir. Küçük kalıptır. 46×47 form ölçülerinde, eni 35, tekne derinliği 17. Ses tizdir. Büyük ud erkekler içindir. 49×49.5 form ölçülerinde, eni 36-36.5, tekne derinliği 18-18.5. Ses bastır.
Elif Ayşe Kapar: Eski yapım tekniği ile yeni yapım tekniği sürecinde neler değişti?
Halim Özbakar: Eskiden alt tellere kiriş takılıyordu. Üstteki sarma teller de ipek üzerine bakır sargı oluyordu, bundan 100-150 yıl önce. Alt teller daha sonra naylondan yapılmaya başlandı. Üst teller de daha dayanıklı olduğu için suni ipekten yapılmaya başlandı. Eskiden dış kısmına ispirto el cilası kullanırdık. Şimdi ispirto olmadığı için vernik yapıyoruz tekne kısmına.
Elif Ayşe Kapar: İstediğimiz sese göre ud yapılabiliyor mu?
Halim Özbakar: Evet, ses balkonları var. Mesela udunun bas seste olmasını isteyen birisi için açık balkon sistemi yapılır. İstanbul başka ses seviyor, Ankara ve İzmir başka seviyor. Udda İstanbul sesi tercih ediyoruz genelde biz. (Çok güzel bir parça çaldı. Çaldığı ud benim yaşımdan büyük, 25 yaşında.)
Elif Ayşe Kapar: Ud yapımına mesleki olarak ilgi nasıl, yetiştirdiğiniz birileri var mı?
Halim Özbakar: İlk başladığımda bu işle uğraşan 15-20 kişi vardı. Şimdi daha fazla ama gelen olmadı, tek başıma uğraştım. Çorum’da udu kim bilecek, nüfus da az zaten. Yapıp dışarı satıyordum. Tabi kalfa yetiştiremedik, öğretmek istedim ama öğrenmek isteyen olmadı. Söylediğim gibi mihnetli ve sıkıntılı bir iş, sabır istiyor. Bu işi yapmayı çok sevmek gerekiyor.
Halim Usta’nın ismi Paris’e kadar gitmiş; “Paris’te müzayede salonunda benim adım geçmiş ‘Halim Usta’ diye. Orada tarihi enstrümanlar satılıyor. Orada Hayati Güven adında Sungurlulu bir genç benim ismimi duyuyor ve memleketine geldiğinde beni arıyor. Sungurlu’da soruyor herkese, Halim Usta kim diye. Ben de Sungurlu’ya çok tabela yapmıştım. Bizim bildiğimiz bir Halim Usta var o da Çorum’da tabelacıydı. Çorum’da da beni sormuş tabelacı Halim Usta diye, tabelacılığı bırakıp ud yaptığımı söylemişler. Benim de öğretmenevinin orada
dükkanım vardı o zamanlar. Beni orada buldu. “Ya ustam seni arıyordum iki yıldır, Paris’te müzayedede senin adın geçti Çorumlu Halim Usta” diye.” O sırada da iki tane siparişim vardı Ankara’ya Sedat Oytun ve Ömer Oytun’a. Onlar da cumartesi gelecekler, hem misafir edeceğiz hem de siparişlerini alacaklar. Bu iki udu istediler. Ne kadara yaptın diye sordu, yedi milyon dedim. On milyon vereyim bu udları götürelim dedi ama başkaları için yaptım yüz milyonda verseniz olmaz dedim. Sonra onlara numune yaptım verdim. Böyle bir anım oldu. Bana vakit ayırdığınız teşekkür ederim.”
Halim Usta yaşına ve ileri dereceli gözlük kullanmasına rağmen, sıkıntılarına rağmen bu işi yapmayı hala çok seviyor. Onun gibi yetenekli insanların değerinin bilinmesi dileğiyle…
Harika bir röportaj olmuş bravo ? Gerçekten ülkemizin en değerli ustalarından biridir Halim Usta…Hünerleri yalnızca ud ile kalmıyor?O bir derya deniz…O’nu yakînen tanıdığım için kendimi çok şanslı hissediyorum…