Resmiyette yazar bile değilim
Gönderiler Submissions Oylar Koleksiyon Comments Etkinlik Profil Daha
Kum Güzeli | Ulus Baker
En elde edilmemiş şiirdin sen. Kuşluk vakti yazılanlardan… Bıkkın bir rahibin, bir sabah, yorgun bir vezirin akşamın alacakaranlığında muhtemelen yazacağı… Masadan doymadan kalkmış gibi okunmalı… güzelsin… Uzaktan zor seçilebilir bir harf… Hayır hayır! Şimdi anlıyorum… Gizli bir rakam, Kabala’dan… kumun üzerine çizilen… Çöldeyiz ve başka bir yerde değiliz… ama güzelsin… Dansederken göğüsleri sallanan kadınlardan, karadelikleri […] Daha
Malihulya’yı Bulmak | Şekip Can Gökalp
Denize karşı kurulmuş eski bir tren garının önünde, denize karşı kurulmuş bir çay bahçesinde oturuyorlar. İki kişi. Birisi, eski gar görevlisi. Diğeri ise daha genç, çay bahçesinde garson. Genç olan, çayından bir yudum alıyor. Sonra gardan dışarıya akan insan sürüsüne bakıp soruyor: “Niye geliyor bunca insan buraya?” “Malihulyayı arıyorlar.” “Malihulya burası değil mi zaten?” “Evet, […] Daha
Neriman’a Eylül Mektubu | Şuayip Teymur
-Neriman’ın Sonbaharda Çektirdiği Fotoğrafıdır- I (Yüzü) Neriman bir sonbahar yağmurunda kahkülü nemli gözlerinin mavisi iyice belirsin diye çevresi karanlığa bürünmüş sanki kirpikleri siyah ve uzun kaşları alınmamış ama düzgün ince düzgün bembeyaz parmakları tırnakları kısa elleri kapalı da değil açık da Neriman, üçten sonraki bütün hallerin resmi. sağ ayağı biraz önde ve sol ayağına dönük […] Daha
Babalar, Şehirler ve Yaşamlar | Yağmur Plastik
Dönemin son derslerinden biri olmasına karşın hemen hemen dolu olan anfiye şöyle bir göz gezdirdiğimde, istisnasız kimsenin adını bilmediğimi fark ettim. Arkadaş canlısı biri değilim, hiçbir zaman arkadaş canlısı biri olmadım; dokunmaktan, sarılmaktan, tavsiye vermekten, teselli etmekten hoşlanmam. Çoğu zaman karşımdakini dinlerken sıkılırım ama bu yıl, tam anlamıyla yabaniliğimin doruğa çıktığı bir yıl oldu. Sonunda […] Daha
İçi Geçmiş Zaman | Murat Ali Seven
Başımı yavaşça sağa doğru eğip, usulca bakıyorum ardıma. Küçük bir çocuk. Buğday sarısı saçları nemli. Elleri dizlerinin üzerinde, gözleri de ellerinin. O gözler her ayak sesinde arkasına bakıyor ve kapıdan her gireni oturana dek dikkatli bakışlarla izliyor. İhtiyarlar önlere oturuyor. Dedesi de önde. İhtiyarın yalnızca yaşlı demek olmadığını söyleyen dedesi. “Peki başka ne demek?” diye […] Daha
Penye ve Hakikat | Osman Konuk
iyiydik. penyelere inanıyorduk doğum günü şarkılarına, pastalara ve mumu üfleyen kişiye iy ki doğmuş olmanın neşeli gerekliliğine kimyaya, ölçü ve tartı aletlerine inanıyorduk adı fatma, fatma’ya hemen inanıyorduk sergio leona’ya, elektrik enerjisine adı ali, ali’ye niçin inanmayalım iyiydik ikinci tokatları kültürel fark kuramıyla açıklıyorduk birincisi doğaçlamaydı zaten üçüncü tokat ama insan haklarına aykırı insan haklarına […] Daha
Üç Dağ | Seyyidhan Kömürcü
de ki dünya ve dağlarına bu kadar üzgün davranan dünya madem bu yağmur bu çamuru anlamıyor artık sen dönerken ben bu kahrı bir ağız tadı olarak öneriyorum hayata işte derler ki ruhunda kocaman şüphe kalbinde kara bir lekeyle doğarmış insan insan yani biri diğerini kör kuyularda merdivensiz bırakan aslında giderim giderim bu dağ bana büyük […] Daha
Ferhat ile Havva, Adem ile Şirin | İrfan Kurudirek
Ters düz olmuş kurgular serisi. Gerçek hayattan izinsiz devşirilmiş, yer yer abartılmış bir takım senaryolar. Bizi biz yapan, uçtuğumuzda her yeri bembeyaz gösteren aşklar. Milli Mücadele’nin başladığı bir şehri ikiye ayıran bir tepeden, Dünya’nın en yüksek dağlarından birini ardına alarak şehrin ilk yakasına hayranlıkla bakıyordu üç kişi. Güneşin batışı bir sahil kentindeki kadar fiyakalı olmasa […] Daha
Demokrasi ve Alçak Gönüllülük | Albert Camus
iyi denebilecek hiçbir siyasal düzen yoktur belki de. ama demokrasi bu düzenlerin en az kötü olanıdır. demokrasi parti kavramından ayrı düşünülemez. ama, parti kavramı, pekâlâ demokrasisiz de olabilir. bu, bir parti ya da bir avuç adam değişmez gerçeği bulduğuna inanırsa böyle olur. i̇şte, bunun için, millet meclisi ve milletvekilleri bugün alçak gönüllülük kürü görmek zorundadırlar. […] Daha
Böceğe Dönüşmek İyidir | Hakan Bıçakçı
Mevsim Normalleri Böceğe dönüşme ilk tahlilde bir yıkım, sendrom, hatta son gibi algılansa da, başka bir açıdan bakıldığında bu bir kurtuluş, isyan, hatta taze bir başlangıçtır. Çünkü zaten böcek olan birinin bir sabah böcek olduğunu fark etmesi onu diğerlerinden şuurlu ve üstün kılar. Fakat bu üstünlüğün saltanatını kimse süremez, çünkü şuursuz çoğunluk onu ezmek için […] Daha
Kadın Yazarlar Romanlarını Neden Günlüğe Dönüştürür?
Yazmayı ciddi bir azimle ele almaya başladığım sırada günlüğün doğası gereği aşağılayıcı bir yazım biçimi olduğu yanılgısına kapıldım. Kızlara has, ağlak ve gayri ciddiydi. “Bir günlük yazarı olmaktansa, deneme yazarı ya da roman yazarı olmak yeğdir” diye hükmettim ve ufak asma kilitlerle, ilham verici suluboyalı alıntılarla ilişkilendirilebilecek herhangi bir şeydense, bir not defteri tutmanın daha iyi olacağını […] Daha
Vapur Günlükleri | Bahadır Eren
19.Şubat Eski boğaz vapurlarının hüzünlü duman salan bacaları narin ve kırılgandır. Gece ışıklarını döküp denize sessizce giderken katlanmış halatları ve bayatlamış çayları içen yolcularıyla ben, yeni bir sigara yerleştiririm dudağıma. Işıkları yanmış evleri, kenar mahalleleri, ahşap evleri, kız kulesini, köprüleri yakarım. Bir sigara içimi gözlerin içimin acıdığı yerde. Ne çok yalan biriktirdim sana dair inandığım. […] Daha
Onmaz Bir Yara | Burcu Yücel
Onmaz Bir Yar’a Her gün olduğu gibi bugün de uyumadan önce somyasına oturdu. Pencereye dirseklerini koyamadan parmağına somyasından çıkan bir çivi batmasıyla irkildi. Önce parmağını ağzına götürdü bu hareketini tükürüğüyle çizilen yeri ıslatması takip etti. Vazelin tadından başka bir şey hissetmedi. Gecenin sisine döndü: “- Öyle ya. Dünyada olmak yaralanmaya sebep. Kabuk tutmaya […] Daha
Gecenin Sessiz Şarkısı -2 | Ayten Kızılkaya
Sehpaya uzanıp paketinden sigara aldı, yakıp telefonu eline aldı. Kendi arabasıyla gitmek istemiyordu, dinlenmeye ihtiyaç duyduğu şu dönemde akıllıca görünmeyen bir durumdu çünkü. Ayrıca uçakla da gitmek istemiyordu yolları izleyerek, tadına vararak yolculuk yapmayalı epey olmuştu. Seviyordu bu şekilde yolculuk yapmayı. Otobüs firmalarından birinin numarasını çevirdi, saat daha 18.48’di gece için bilet bulabilirdi. − Merhaba […] Daha
Ahdin Standart Sapması ya da Ölüm İdarenin Emri | Okan Yılmaz
“Ama her işine geldiğinde ölüyorsun sen” diye cevapladı sigarasını avucunda söndürüp bir diğerini yakarken. Kalbi kırıldığında hep böyle yapardı; dişlerini sıkıp avucunda sigarasını yuvarlar, koca bir lokma küfrü ağzında çevire çiğneye gerisin geri yutardı. Kalbi kırılmıştı, kalbi kırıldığında mütemadiyen ateşle oynardı. “Evet, elbette” dedim, “Hayat tek kullanımlık mıdır ki sonuna kadar gideyim? Geri dönüşüm kutuları […] Daha
Gözyaşı Kasabası | Umut Öztürk
“Balköpüğü renginde 68 model bir Cadillac, kız gibi salınarak Nispetiye Caddesi’nde ilerliyordu. Arka koltuğuna kurulmuş, güneşin şaka olsun diye yüzünü az biraz gösterdiği Kasım ayının geçkin bir öğlen vakti, geçip giden zamanı kolluyordum. Zaman nefes almaya çalışan bir köpek gibi kucağımda debelendi. Tam o sıra başımı pencereden dışarı sarkıtıp yoldan geçen sana baktım. Hatırlandın mı? […] Daha
Jack Lois’e gidiyor | Maria Popova
1950’lerin sonuna doğru Lois Sorrells Beckwith adındaki genç bir kadın, kendini pek çok kitap kurdunun yaşadığı durum içinde buldu: yazara aşık olmak; ancak o yalnızca yazarın yazım şekline değil, yazarın kendisine de aşık olmuştu. Jack Kereoac’u kendisine delice aşık eden kitap, o dönem yeni yayınlanmış olan “Bodrumlar” isimli romandı. Ancak Lois çok az kitap okurunun yapabileceği şeyi […] Daha
Bir Grup Cüzzamlı Nöronun İntiharı ya da Ekşi Bir Yeraltı Kolajı | Okan Yılmaz
Prolog (ya da İ.Ö. – intihardan önce – 365 civarı): “Tabağında safra bırakma” derdi babam, “sonra arkandan kovalar”. Ergenliğimde kusup hasıraltı ettiğim bütün uzun metraj intiharlar Harman bir esrarkeşin ayarsız adımları gibi Yahut Kasabanın orta yerinde sendeleyen serseri çalılar gibi Dağınık, gibi keyfi Ve chill-out’un helalarına musallat olmuş eflatun bok sinekleri Gibi yağlı, gibi kirli Desibel […] Daha
Gecenin Sessiz Şarkısı (1) | Ayten Kızılkaya
Bu kez kararlıydı gidip konuşacaktı, dünyanın sonu değildi ya en kötü ihtimal işten çıkarılırdı ama ne olursa olsundu çok sıkılmıştı, uyumadığı halde gün içinde karabasanlar görmekten yorulmuştu. Mutlaka tatile çıkmalı, biraz kafa dinleyip kendini toparlamalıydı. Ani bir hareketle koltuğundan kalktı herkesin onu izlediğinden habersiz ofisin kapısına doğru yürümeye başladı, kafasında patronuyla yapacağı konuşmayı tasarlamaya çalışıyor […] Daha
Kör Kuyumcu | Şekip Can Gökalp
Şimdi bu anlatılacakları bir başkası anlatsa kimse dinlemez de, ben körüm diye beni herkes dinler. Bilmezler, ben kör olmadan önce de konuşmayı çok severdim. Kör olunca benim dilim değil, burnum iyileşti. Kapalı çarşıda yolunuzu bulmanın en iyi yolu da budur zaten. Hatırlıyorum da, birbirinin aynı o kadar incik cincik sokağın arasında nereye gideceğimi şaşırırdım. Sonra […] Daha
Taksici Memo | Catherine Stryker
Taksi şoförlerini, a) müşteriye sadece gideceği yeri soran suskunlar b) yol boyunca hiç durmadan konuşan gevezeler olarak kabaca ikiye ayırmak sanırım pek de yanlış bir genelleme olmaz. Yoğun ve yorucu bir günden sonra Mecidiyeköy’de yoldan geçen taksilere el ederken içimden şansıma a şıkkı bir şoför çıkması için dua ediyordum. Neden sonra sağ arka tekerleğinden gıcırtılı […] Daha
Kalbimize Kuvvet | Merve Albayrak
Sadece merhametin ısıttığı, gönüllerin üşümediği bir zemheri soğuğundayız. Ayazda üşütüyorum şimdi kelimeleri. Soğuğu hissetmiyorum. Kalemi hissetmiyorum. Elimi hissetmiyorum. Sizler; sıcak giysilerin soğuk insanları, siz de hissetmiyor musunuz ayazı, yoksa donuk bakışlarınızın soğuğunu ısıtmaya yetiyor mu elbiseleriniz? Sahi, siz hangi mevsimdesiniz? Bir şeyler olup gidiyor ve ben yetişemiyorum. Ne kadar geç kalınabilirse o kadar geç kalıyorum […] Daha
Çık Gel | Hüsameddin Bayraklı
Kırıldı sazı âşıkların Gırtlağına bülbül sığınmışlar terk etti meydanı Bir köprünün batıya açılan kanadında Kavminden kopmuş bir ben kaldım Ayağı takunyalı güzellerin önüne serildim Gözüme gözü değenleri mest ettim dilimle Bir ölüye ruh üfürmem kaldı Bildim, had günahsızlığa soyunmak değil Marifet derdi giyinmekmiş Sen benim ipek yolum Sen Hint tacirlerin imrendiği gömleğim Çık gel, kışı […] Daha
ACI ÇEKENLER İÇİN ÖZEL BİR HİZMET!
UYARI: Bu bir kişisel gelişim yazısı değildir! Aynı şekilde de ben bir psikolog değilim! Şimdiden sonra okuyacaklarınız, oluşturmak istediğim şarkı listesi için kısa bir giriş mahiyetindedir! Çok çabalasak da hayatta kaçamayacağımız bazı gerçekler var. Bunlardan biri de acı çekmek! Kurtulması en zor, belki de imkansız olan duygu… Genellikle ‘’negatif’’ diye adlandırdığımız söz konusu duygudan kurtulmak […] Daha
Sınava Çalışmak!
“Uy, haçen, da, gaybana!” Notlar toparlandı, evlere kapanıldı! Adıyamanlı! Birinci kattaki evinde iki arkadaşıyla kalıyordu. Ev arkadaşları, ders çalışmak için erkenden çıkmıştı. O da, hemşirelik okuyan Rizeli arkadaşını çağırdı. Rizeli’ nin de sınavları […] Daha
Köyün İnsanları!
‘Muhtar, Hikmet, Bayram!’ Muhtar! Siyasi olayların patlak verdiği dönemde üniversite öğrencisiydi. Ders boykotları, kavgalar, bir anda ayaklanan öğrenci grupları, anlık gelişen eylemler! Sıradan şeyler hâline gelmişti. Muhtar, alt sınıftan birine sevdalandı. Aşkının karşılıksız olmadığını kısa zamanda öğrendi.Sevdiği kıza musallat olan biri vardı. O ve arkadaşı, bir gün muhtarın karşısına dikildi. Muhtar, ikisini de üniversitenin ortasında […] Daha